SON DAKİKA! AK Parti’den CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptaliyle ilgili ilk açıklama

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamaları şu şekilde: Ekonomi Başkanlığımızın bir sunumu var. Arge Başkanlığımızın sunumu var. Çevre Başkanlığımızın bir sunumu var. Cumhurbaşkanımız, yana başkanımız..

SON DAKİKA! AK Parti’den CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptaliyle ilgili ilk açıklama
Yayınlanma: Güncelleme: 18 views

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamaları şu şekilde: Ekonomi Başkanlığımızın bir sunumu var. Arge Başkanlığımızın sunumu var. Çevre Başkanlığımızın bir sunumu var. Cumhurbaşkanımız, yana başkanımız açılışta iç politikaya, dış politikaya dair ve kendilerinin Çin seyahatine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundular. Tabii biliyorsunuz şu anda teşkilatlarımız Türkiye buluşmaları kapsamında sahada. Arkadaşlarımızla birlikte 15 Eylül’e kadar bu çalışmaları sürdüreceğiz, sürdürmeye devam ediyoruz. Tabii iç politikayla ilgili ve dış politikayla ilgili gündemi yakın takip ediyoruz. Birinci gündemimiz her zaman olduğu gibi, Netanyahu hükümetinin her geçen gün daha fazla katliam yaparak Gazze’deki soykırımı devam ettirmesi. Dünyanın gözü önünde Gazze’nin işgal edilmesine dair talimatlar verildiği ve buna göre hareket planları hazırlandığı açık bir şekilde ifade ediliyor.

Son dakika: CHP İstanbul İl Kongresi iptal edildi

‘ABD’NİN VİZE İPTALİ KARARI YANLIŞTIR’

Bu doğrusunu sormak gerekirse, Nazilerin yaptığını bile geride bırakacak, Nazilerin yaptığı cinayetleri bile geride bırakacak. İnsanlık tarihinin en hunharca, en barbarca katliam siyasetinin, soykırımın bir örneğidir. Bunu gerçekleştirenlerin eninde sonunda bir insanlık mahkemesinde yargılanması insan haysiyetinin, insan onurunun ve insanlık adına var olan bütün değerlerin gereğidir. Tabii tüm bunlar olurken esasında bütün dünyada Filistin’in tanınması yönünde çok anlamlı, çok değerli bir hareketlilik var Filistin Devleti’nin tanınması yönünde. Tam bu hareketlilik karşısında ise ABD yönetiminin vizelerini iptal etmesi Filistin yetkililerin son derece yanlış olmuştur. Birleşmiş Milletler gibi meşhur otoriterlerin, devletlerin sesini duyuracağı bir platformun işlevsizleşmesi ve zemininin kaybolması anlamına gelmektedir bu. Dolayısıyla gerek Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın gerek diğer yetkililerin vizelerinin iptal edilmesi adaletsiz ve hakkaniyesiz bir karardır. Bu Uluslararası Hukuk, meşru zeminler, Birleşmiş Milletler zemininde artık zaten büyük oranda yıpranmış olan objektif yaklaşımların, görülmeyen objektif yaklaşımların tamamen berhava olduğunu, tek taraflı olarak bir takım işlemlerin yapıldığını göstermektedir. Bu karardan geri dönülmesi gerekir. Çünkü Filistinlilerin sesinin duyurulması her meselede olduğu gibi Filistin meselesinde de saldırıya uğrayanların, soykırıma maruz kalanların sesinin duyulması meselenin doğası, hakkaniyeti ve adaleti gereğidir. Tabii bu olmadığı takdirde, vizelerin iptal ile ilgili karar düzeltilmediği takdirde orada pek çok devlet başkanı, hükümet başkanı Filistin’in sesi olacaktır. Kuşkusuz bu konuda Filistin’in gür sesi olma konusunda en gür ses Sayın Cumhurbaşkanımızdan çıkacaktır. Yıllardır Sayın Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bütün konuşmalarında Filistin davasını en yüksek sesle haykırmaktadır. Dolayısıyla bu senede Cumhurbaşkanımızın konuşması başta olmak üzere pek çok liderin konuşmasıyla birlikte Filistin davası Gazze’de Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği soykırım Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na damgasını vuracaktır.

Son dakika… Erdoğan’dan Özgür Özel’e Sinop cevabı: Ne füzelerden, ne balıkçılıktan, ne turizmden haberi var

‘ÇELİK KUBBE DÜNYADA YANKILANIYOR’

Bu artık devletlerin meselesi olmayı çoktan açmıştır. Bu bir katliam şebekesi ile insanlık ittifakı arasında bir meseledir. İnsanlık ittifakı eninde sonunda değerlerin kazanımı, medeniyetin kazanımlarının korunması için bu katliam şebekesini yenmek zorundadır. Dolayısıyla hep beraber Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistinli yetkililere izin verilmese bile Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı konuşmanın Filistin’in en gürsesi olarak Birleşmiş Milletler’de ve bütün dünyada yankılanacağını görüyoruz, değerlendiriyoruz. Tabi bu Zafer Haftası ayında çok önemli gelişmeler oldu. En önemlilerinin başında çelik kubbe ile ilgili geldiğimiz nokta söz konusu oldu. Bütün dünyada yankılandığı gibi ülkemizin savunması açısından da son derece önemli bir eşik geçilmiş oldu. Görüldüğü gibi geçmişte sıradan bir tabanca almak için başvurduğumuzda bize bunları bile vermeyenler, ambargo uygulayanlar, bugün Türkiye’nin savunma sanayinin geldiği noktayı manşetlerinden indiremiyorlar. Tabi bizim savunma sanayimiz kimse için bir tehdit değil. Kendi milli güvenliğimiz için bunu gerçekleştiriyoruz. Bu başarılara imza atıyoruz. Cumhurbaşkanımız biz yapabiliriz, daha iyisini de yaparız diye bütün kurumlarımıza bu yönü, bu istikameti, bu vizyonu vermişti. Ve geldiğimiz noktada dünyanın barbarlık tarafından teslim alınmaya çalışıldığı ve Türkiye’nin etrafında neredeyse dünyadaki çatışmaların %70’e yakınının gerçekleştiği bir ortamda ve büyük potansiyel krizlerin var olduğu bir ortamda savunma sanayimizin geldiği nokta tabi ki gurur vericidir. Çelik kubbenin dünyada bu kadar yankılanması, herkesin aslında bütün bu meseleleri hem okumakta hem de bunlara karşı savunma sanayi açısından somut tedbir almakta çok geç kaldıklarını itiraf ettiği bir noktada Türkiye’nin öngörüsünün, Cumhurbaşkanımızın vizyonunun Türkiye’yi içinde tuttuğu hattın ne kadar kıymetli olduğu bir kere daha görülmektedir.Tabii bazı komşu ülkeler, Türkiye’nin çelik kubbe diye attığı imzanın kendileri için tehdit oluşturduğunu söylüyor. Onlara bir kere daha ifade ediyoruz. Türkiye’nin gücü kimse için tehdit değildir. Türkiye’nin gücü barışın teminatıdır. Ama Ege’de, Akdeniz’de, başka yerlerde hiç kimsenin yanlış işler peşinde koşmaması lazım. Meseleleri masada, müzakereyle, diplomasıyla halletmemiz lazım. Bu işler sahaya kalmaması lazım. Dünyanın zaten büyük streslerle yüklü olduğu, büyük fay hatlarının tetiklendiği bir dönemde, daha fazla strese ve fay hatlarının tetiklenmesine gerek yok. Onun için biz komşularımızla barış içerisinde ve herkesin güvenliği bizim güvenliğimizdir. Herkesin refahı bizim refahımızdır. İlkesiyle hareket ediyoruz. Kimsenin güvenliğinde bir zaafa düşmesini, kimsenin refahtan mahrum kalmasını arzu etmiyoruz. Topyekun bir barış, topyekun bir refah peşinde koşuyoruz.

CHP İstanbul İl Başkanlığı’na tedbiren atanan Gürsel Tekin’den ilk açıklama

‘MAVİ VATAN KONUSUNDAKİ GELİŞMELERİMİZ SON DERECE KIYMETLİ VE ÖNEMLİDİR’

Yine tabii, geçmiş dönemde gördük, burada sizlerle basın toplantısı yaparken ifade ettim. Suriye’deki olaylar sebebiyle ve başka gelişmeler sebebiyle, o kadar çok savaş gemisi pek çok ülke tarafından Akdeniz’e gönderildi ki, daha önce ifade etmiştim, neredeyse Akdeniz’de balıkçı gemisi koyacak yer kalmadı, balıkçı kayığı koyacak yer kalmadı diye. O sebeple mavi vatan vurgumuz, mavi vatan konusundaki gelişmelerimiz son derece kıymetli ve önemlidir. Bu sene Teknofest gençliğini mavi vatanla buluşturan Teknofest Mavi Vatan’ın hayata geçirilmesi de, bu konudaki gelişmelerin gün yüzüne çıkması, gençlerimizin bu alandaki çalışmalarının teşvik edilmesi bakımından son derece önemlidir. Teknofest’in Milli Savunma Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığımızla birlikte, Teknofest’in bu sene deniz kuvvetlerimizle birlikte böylesine kapsamlı bir şekilde yapılmış olması, aslında Türkiye’nin mavi vatan vurgusu ve mavi vatanın geleceğine dönük olarak etrafımızdaki denizlerde oluşan kaynamalara karşı, daha büyük meydan okumalara karşı hazırlıkları açısından da son derece önemlidir. Burada gençlerin yaptığı çalışmalar, orada ortaya konulan icatlar, kazanımlar, geleceğe denizlerde de damga vuracağımızı göstermesi bakımından önemlidir. Tabii, sık sık kahraman silahlı kuvvetlerimize, gerek devlet kurumlarımız tarafından, savunma sanayi kurumlarımız tarafından, gerek diğer alanlarda bu teslimatların yapılması, bunların birleşik ve entegre bir şekilde gündeme gelmesi, önümüzdeki dönemin önümüze gelecek meydan okumaları açısından son derece kıymetli sonuçlar da olacaktır.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’den YPG uyarısı

‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELMİŞTİR’

Değerli arkadaşlarım, Terörsüz Türkiye konusu her zaman gündemimizde, Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız açış konuşmasında da bu noktaya değindi. Biliyorsunuz, Sayın Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı, Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet başkanı olarak koyduğu iradeyle, Cumhur İttifakı bu konuda yekpare bir şekilde bu konuyu sonuca ulaştırmaya kararlı olduğunu süreci başlatan taraf olarak da ifade etmiştir. Cumhur İttifakı’nın buradaki duruşu net bir şekilde, bütün gelişmelerle bir şekilde doğrulanıyor, ne kadar kıymetli olduğu görülüyor. Cumhur İttifakı’nın yanı sıra Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet kurumlarına talimat vermesiyle birlikte bu süreçle ilgili olarak, aynı zamanda bir devlet politikası haline gelmiştir. Yine burada Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin PKK terör örgütünün fesi ve silah bırakmasıyla ilgili yol haritası oluşturması ve dayanak oluşturması, yasal dayanak oluşturması ile ilgili bir komisyonun kurulmuş olması, Yüce Meclis’in buraya katılan partilerle birlikte siyasi partilerin desteğini de alacak şekilde sürecin yürütülmesine imkan vermektedir. Tabii komisyon vesilesiyle komisyonun asıl odağının PKK’nın fesi ve silah bırakması olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunun dışında başka konuların öne çıkarılmaya çalışılması, PKK’nın fesi ve silah bırakılması gündeminin terdelenmesi, örtülmesi ya da aksatılmasına dönük bir takım gündemler ve ajandalar olarak gündeme gelmektedir. O daha bu işin tabii ki silah bırakma ve fesih sürecinin gerçekleşmesidir. Burada da PKK terör örgütünün bütün şube ve uzantılarıyla, bütün illegal yapılarıyla, bütün finans odaklarıyla ve propaganda merkezleriyle, bu terörsüz Türkiye ve aynı zamanda terörsüz bölge sürecine uygun olarak yapılan çağrılar çerçevesinde silah bırakması ve kendisini fes etmesi gerekir. Bunun dışında herhangi bir şekilde bu odağın kaybına yol açacak davranışların aslında terörsüz Türkiye söylemini kullanmakla birlikte bu süreci akanete uğratacak davranışlar ve söylemler olduğunu ifade etmek isteriz.

Bakan Tunç’tan CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptaliyle ilgili açıklama

‘DEVLETİN NİTELİKLERİYLE İLGİLİ VE MİLLETİN DEĞERLERİYLE İLGİLİ HERHANGİ BİR PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR’

Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız, bugün MYK’daki açış konuşmalarında bu konuda bir odak kaybı yaşanmaması gerektiğini, bazılarının odak kaybı yaşadığını ve bu gündemlerin doğru olmadığını ve bir odak kaybı yaşanmaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Yine MYK’mız başlarken Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar hem komisyonla ilgili hem Suriye’yle ilgili son derece önemlidir. Tabii bu çerçevede biz terörsüz Türkiye derken PKK’nın şu adresi ya da bu adresinin değil, bütün adreslerinin, bütün şube ve uzantılarının legal ve legal görünümlü, illegal, Avrupa’daki bir takım legal görünümlü yapılarının ve illegal yapılanmalarının tamamının feshedilmesi gerektiğini ve silah bırakılması gerektiğini daha bu sürecin başında ifade ettik. Bu sürecin başında bundan bunu anladığımızı ve bunun anlaşılması gerektiğini söyledik. Ama bunun dışındaki yaklaşımlar olursa bu gerçekten terörsüz Türkiye sürecine, terörsüz bölge sürecine zarar verir. Terörsüz Türkiye süreciyle terörsüz bölge süreci iki ayrı süreç değildir. Bunlar entegre süreçlerdir. Çünkü bunlar ülkemize dönük terör tehdidi topraklarımızın içinde gerçekleştiği gibi asıl merkezleri topraklarımızın dışındaki ülkelerdir. O ülkelerdeki otoriteler bunu bu tehdidi bertaraf edecek bir irade ortaya koymayınca Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler şartının kendisine verdiği yetki çerçevesinde bu terörle mücadelesini uluslararası hukuka uygun olarak sürdürmüştür. Dolayısıyla terörsüz Türkiye’yle terörsüz bölge sürecini birbirinden ayırmaya çalışmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. İkincisi bölgede özellikle Suriye’de net bir şekilde gözlemliyoruz.

‘TERÖRÜN KİMSEYE KAZANDIRACAĞI BİR ŞEY YOKTUR’

Silah bırakmaktan kaçınmak Suriye’deki merkezi yapıyı sabote edecek davranışlar içerisine girmek ve Türkiye’deki terörsüz Türkiye sürecinden ve terörsüz bölge sürecinden kendisini ayrıştırmak kendisine başka bir pozisyon belirlemek bununla birlikte silahlanmak şeklindeki davranışların bütün bu sürece karşı davranışlar olarak kodlanması gerektiğini değerlendiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın yüzünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacaktır ifadesinin anlamı budur. Yine bugün MYK’mız başlarken Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamada son derece önemli bir cümle var. Deniyor ki orada Sayın Bahçeli tarafından bu süreci akamete uğratmaya çalışanlar Suriye’de başka bir plan peşinde koşanlar esasında terörsüz bölge sürecinin değil Siyonizmin planının parçası durumuna düşeceklerdir. Şimdi burada bunları söylediğimiz zaman birileri tutuyor. Işte diyor ki Kürtlerin kazanımlarına karşı bir şeyler söylüyorsunuz. Hayır. Hiçbir terör örgütünün varlığı ya da hiçbir terör örgütünün birileri tarafından desteklenmesi Kürtlerin kazanımı değildir. Türklerin kazanımı değildir. Arapların kazanımı değildir. Sünnilerin kazanımı değildir. Alevilerin kazanımı değildir. Dürzilerin, Nusayirlerin, Şiilerin hiç kimsenin kazanımı değildir. Hiç kimse herhangi bir terör örgütünün varlığını ya da birileriyle iş tutmasını kendi kimliğinin kendi aidiyetinin, kendi mensubiyetinin kendi siyasal kimliğinin, etnik kimliğinin, mezhebi kimliğinin kazanımı olarak görmemelidir. Terörün kimseye kazandıracağı bir şey yoktur. Aslında herhangi bir terör örgütü ben şu mezhepten gruplar ya da bu etnik gruptan gruplar adına onların hakları adına savaşıyorum dediğinde mücadele ediyorum dediğinde aslında bunu binlerce kere Orta Doğu’da gördük. 1960’lı yıllarda da görüldü. 70’li yıllarda da görüldü. Şimdi de gözüküyor. Bunların hepsi bir takım emperyalist planların bugün bunun yerini bir takım siyonist planlar almıştır. Onların taşeronu olarak hareket etmek anlamına gelir. Biz terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecini sonuca erdirmekte. Bunu hedeflerine ulaştırmakta kararlıyız. Buna dönük olarak bir takım devletlerin örtülü operasyonlarını görüyoruz. Silah bırakması gerekenlerin bir takım zikzak çıkan açıklamalarının arkasındaki organizasyonları görüyoruz. Onun için bir kere daha ifade ediyoruz. Hem ülkemizin kazanımı için. Ülkemizdeki herkesin kazanımı için. Hem de bölgemizdeki yakın bölgemizdeki Türklerin, Arapların, Kürtlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Şiilerin, Nusayirlerin, Düzilerin, Yezidilerin, herkesin kazanımı için terör örgütlerinin silah bırakması ve terör gündeminin ortadan kalkması gerekir. Biz bunu net bir şekilde büyük bir Türkiye içerisinde demokrasiyle Türkiye’nin içerisinde bir takım reformlarla büyük yollar aldık. Büyük mesafeler kat ettik. Yıllar içerisinde. Dolayısıyla hak ve özgürlükler konusundaki eksikliklerin giderilmesi süreci her zaman dinamik bir süreçtir. En baştan itibaren söyledik. Bu meselelere bakışımız terörsüz Türkiye’ye ulaşma hedefinde esas bunun şemsiyesi tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ülkesidir. Bunlardan taviz yoktur. Bunlarla ilgili bir pazarlık yoktur. Bunlarla ilgili bir müzakere yoktur. Devletin nitelikleriyle ilgili ve milletin değerleriyle ilgili herhangi bir pazarlık söz konusu değildir.

Aynı şekilde, biz komşumuz Suriye’nin egemen bir devlet olarak toprak bütünlüğüne sahip, tek ülke, tek Suriye ve tek ordu temelinde geleceğe bakmasının, şimdiye kadar yaşanmış deneyimler çerçevesinde en doğrusu olduğunu düşünüyoruz. Hem bu Kardeş Suriye halkı için, hem Kardeş Suriye Devleti için, hem Türkiye’nin milli güvenliği için en doğru yol haritasıdır. Bunun dışına çıkan yaklaşımların bizim tarafımızdan tabii ki olumlu görünmesi, herhangi bir şekilde söz konusu olmayacaktır, mümkün değildir. PYD yöneticisi Salih Müslüm’ün bahsettiği açıklamasını gördüm. Önceki açıklamalarıyla birleşik bir açıklama. Biz dediğimiz gibi, Şam’daki merkezi hükümetle çatışma şeklindeki bir tutumun terörsüz bölge sürecine karşı bir tutum olduğunu değerlendiriyoruz. Aynı şekilde, PYD’nin SDG’nin silah bırakmasına, yani Suriye PKK’sının silah bırakmasını engellemeye çalışanların, bu terörsüz bölge ve terörsüz Türkiye sürecine karşı, bugün Sayın Bahçeli’nin açıklamasında da var, bu işi geciktirmeye, zamana oynamaya ve sulandırmaya dönük bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Tabi o açıklamada, zaman zaman biliyorsunuz bu teröre destek verenler bir takım meşru kavramları tüketim malzemesi olarak kullanırlar. Aslında Adem’in merkeziyetçilik diye bahsettiği şey bir Adem’in merkeziyetçilik değil. Bizim orada, bunun adı, kendisinin Adem’in merkeziyetçilik dediğinin fiili karşılığının ne olduğunu bilecek Milli Güvenlik Bilincine sahibiz. Onun Adem’in merkeziyetçilik dediği şey bizim açımızdan terör devletçidir. Dolayısıyla terör devletçilerine müsaade etmeyeceğimizi geçmişte Cumhurbaşkanımız bir gece ansızın gelebiliriz mottosuyla ifade etmişti. Biz bir devlet politikası olarak ve bütün siyasi partilerin katılımıyla yüce mecliste kurulmuş bir komisyonla bu sürecin terörsüz bölge ve terörsüz Türkiye sürecinin hedefine ulaşması için bu gayreti gösteriyoruz.

CHP İSTANBUL İL KONGRESİ’NİN İPTAL EDİLMESİ

MYK, bunu herhangi bir şekilde değerlendirmedik. Nihayetinde mahkeme ile ilgili bir süreç, orada sadece bazı yayınlarda kayyum atandı falan deniyor. Halbuki yargı süreci gördüğümüz kadarıyla devam ediyor. İhtiyati tedbir kararı almış orada mahkeme ve daha önceki bir CHP il yönetimini tekrar atamış. Bir öncekinde siyasi yasaklık durumu olduğu içindir belki o. Onu tabii mahkemenin nasıl takdir ettiğini bilemiyorum. Ama bu ihtiyati tedbir olarak gündeme gelmiş bir şey. Tabii biz siyasi partilerin bu şekilde gündeme gelmesini istemeyiz. Ama siyasi partiler açısından herhangi bir usulsüzlük varsa da bunu mahkemenin tespit etmesi ve bununla ilgili adım atması da işleyen yargı süreciyle ilgilidir. O bakımdan onunla ilgili herhangi bir detay değerlendirme yapmamız doğru değil. Ama görüldüğü kadarıyla CHP yönetimi alınmış ve daha önceki bir CHP il yönetimi oraya ihtiyati tedbir açısından, yani kayyum olarak değil, koyulmuş ve yargı süreci dönüyor. İtiraz süreci devam ediyor. Biz de onu takip ediyoruz.

KONYA’DAKİ DOKTORUN KADIN HASTAYI MUAYENE ETMEMESİ

Bir doktorun Konya’da değil mi, bir hastayı kıyafeti yüzünden muayene etmemesi. Bir kadın hastayı. Bu hiçbir şekilde kabul edilemeyecek, son derece yanlış bir yaklaşımdır. Hekimlik bir insanlık sanatıdır. Hekim, hayatını, insanlığın şifasına adamış kişidir. Biz, hekimlerimizle ve bütün sağlık personelimizle gurur duyuyoruz. Özellikle de Covid zamanında bir kere daha gördük ki, insanlığa şifa vermeye öylesine adanmışlar ki, ben şöyle bir cümle kurdum, hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız için, vatanseverliğin tanımını yeniden yazdılar dedim, Türkiye’deki fedakarlıklarla. Dolayısıyla, hele de bir kadını teşhircilikle suçlamak, son derece münasebetsiz, uygunsuz, insanlık sanatı olarak hekimlikle hiçbir şekilde bağdaştırılamayacak bir yaklaşımdır. Bir hekim, bir hastaya baktığı zaman, onun cinsiyetini görmez, kılık kıyafetini görmez, ne giydiğini görmez, etnik ya da mezhebi aidiyetinin ne olduğunu görmez, zengin ya da fakir olup olmadığını görmez. Gerçek bir hekim, insanlık sanatına adanmış, şifaya adanmış bir hekim, sadece karşısındakini tedavi etmeye ve şifa vermeye dönük bir motivasyon içerisinde olur. O yaklaşım tabii ki yanlıştır. Ama tabii ki hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın, vatandaşlarımıza şifa vermek için her gün yaptıkları fedakarlıkları da görüyoruz. Bu tip tekil örnekleri hekimlik sanatının, Türk hekimlerinin bir parçası olarak görmemek lazım.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.