Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) akademisyenleri Ege Denizi’nde meydana gelen depremlerin Türkiye’ye etkisini deÄŸerlendirdi. ÇOMÜ Deprem AraÅŸtırmaları Uygulama Ve AraÅŸtırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Bekler yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, “tektonik..
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) akademisyenleri Ege Denizi’nde meydana gelen depremlerin Türkiye’ye etkisini deÄŸerlendirdi. ÇOMÜ Deprem AraÅŸtırmaları Uygulama Ve AraÅŸtırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Bekler yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, “tektonik kuÅŸak” olarak adlandırılan büyük levhaların birbirlerine bağıl olarak çarpıştığı bir bölgede yer aldığını söyledi.
Batı Anadolu’nun güneyiyle Atina’ya kadar bir kesimde meydana gelen depremlerin, “Afrika levhası” diye adlandırılan çok büyük bir bloÄŸun, Avrasya ve Batı Anadolu’nun altına doÄŸru dalmasıyla oluÅŸtuÄŸunu aktaran Bekler, dolayısıyla çok büyük bir kitleden bahsedildiÄŸini vurguladı.
Bekler, çok büyük bir kütlenin “Yunan Yayı” olarak literatürde tanımlanan bir bölge içinde, Ege Denizi’nin altına doÄŸru yılda yaklaşık olarak 20-25 milimetre gibi bir hızla daldığını belirterek, “Bu dağılma çok dinamik bir süreç. Bu dinamik süre içerisinde oldukça kırılgan bir yapı kendi üzerinde biriken kuvvetleri yavaÅŸ yavaÅŸ boÅŸaltmaya çalışırken, o ortamda gerilmeye maruz kalmış kayaçların da kırmaya baÅŸlıyor. Dolayısıyla depremi oluÅŸturan fay dediÄŸimiz sistemler de bu kırılmanın sonucu.” dedi.
DEPREMLER NEYİN HABERCİSİ?
Åžu an bölgede 500’e yakın, “deprem fırtınası” olarak da adlandırılabilecek yoÄŸun bir depremsellik yaÅŸandığını dile getiren Bekler, sözlerine şöyle devam etti:
“Büyüklükleri çok küçük depremlerden baÅŸlıyor 4,9’a kadar ilerliyor. Resmi kurumlarının ve bir çok araÅŸtırma enstitülerinin rapor ettiÄŸi orta büyüklükteki depremler. Dalma-batmanın sonucu oluÅŸan depremler genelde belirli büyüklüklerde, belirli bir süre devam eder. Dolayısıyla bu depremlerin sonucunda büyük bir deprem beklemeyiz. Bu dalma-batmanın neticesi olarak bu dinamik süreç bir süre daha devam eder daha sonra sonlanır.”
Bekler, Ege Denizi’nde yaÅŸanan depremlerin Türkiye’nin batı kıyılarına etkisine iliÅŸkin bilgi vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Åžu an için tehlike arz edecek bir durum görünmüyor. Daha büyük bir deprem olsa dahi yine belli bir büyüklükteki depremlerden çok büyük bir tehlike beklemeyiz. Burada meydana gelen depremler orta ve derin depremler. Bu ne anlama geliyor? Ciddi anlamda enerjisinin çok büyük bir kısmını, oluÅŸtuÄŸu bölgede bırakan depremler, yüzeye az sirayet eden depremler. Dolayısıyla Türkiye için tehlikesi yok. Türkiye’deki farklı fayları etkiler mi? Bu da çok zor. Çünkü bu tür depremlerin gerilme transferini yapabilmesi için belirli büyüklükte ve belirli bir alan içerisinde bu fonksiyonlarını yerine getirmesi gerekiyor.”
BÖLGEDEKİ ENDİŞE: BİR VOLKANİK AKTİVİTENİN OLABİLECEĞİNİ TAHMİN EDİYORUZ
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süha Özden de yaklaşık 3 gündür normalin dışında bir deprem aktivitesiyle karşı karşıya olunduğunu belirtti.
Ege Denizi’nde meydana gelen depremleri, tek başına levhalardaki veya kıta içlerindeki stresin birikimi ve depremin oluÅŸumu ÅŸeklinde görmediklerini aktaran Özden, “Bu depremleri tetikleyen ya da zorlayan aÅŸağıda bir volkanik aktivitenin olabileceÄŸini tahmin ediyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Süha Özden, 4 büyüklüğündeki depremlerin devam edebileceÄŸini belirterek, “Türkiye için bir sorun teÅŸkil etmez. 6’nın üzerine çıkması lazım ki depremlerin fay hareketlerini daha belirgin, kırılma ÅŸeklinde görelim. Bununla birlikte su kütlesi de Ege kıyılarına doÄŸru ilerlesin. 6 büyüklüğünde bir deprem olmadığı taktirde bunları göremeyiz. 6 büyüklüğü ve sonrası büyüklükteki depremler için de mesafe uzak.” ifadesini kullandı.
PROF. DR. SÖZBİLİR: EGE DENİZİ’NDEKİ SON DEPREMLER, YENİ BİR VOLKANİK AKTİVİTE BAÅžLANGICINI GÖSTERİYOR
İzmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) Deprem AraÅŸtırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji MühendisliÄŸi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir de, Ege Denizi’ndeki son depremlerin magmatik kaynaklar ve hidrotermal aktivite nedeniyle tetiklenmiÅŸ depremler olduÄŸunu ve yeni bir volkanik aktivite baÅŸlangıcını gösterdiÄŸi söyledi. Türkiye’nin bu depremlerden etkilenme derecesinin düşük olduÄŸuna dikkati çeken Sözbilir, “Bu bölgedeki denizaltı faylarının 7’den büyük deprem üretmesi durumunda KuÅŸadası-Bodrum-Datça kıyılarının tsunami tehlikesi açısından modellenmesi ve buna göre önlem alınması gerekmektedir” dedi.
Depremleri deÄŸerlendiren DEÜ DAUM Müdürü ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji MühendisliÄŸi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Son günlerde Ege Denizi’nde Santorini Adası’nın hemen kuzeyinde büyüklükleri 3 ile 4.8 arasında deÄŸiÅŸen deprem fırtınası ÅŸeklinde bir aktivitenin devam ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Bu depremlerin jeolojik ortamına baktığımızda Atina- Santorini- Datça- Bodrum hattı boyunca yay ÅŸeklinde bir geometriye sahip aktif bir volkanik ada yayı içinde geliÅŸtiÄŸini görüyoruz. Güney Ege Volkanik Ada Yayı olarak bilinen bu yay ÅŸekilli ortamda deÄŸiÅŸik büyüklükte Santorini, Milos, Nisiros gibi volkanik adalar bulunur. Bu adaları oluÅŸturan volkanlar çevresinde tarihsel ve aletsel dönemde çok sayıda depremler, tarihsel dönemlerde bu adalarda volkanik patlamalar geliÅŸmiÅŸ. Bu nedenle, bu adaları oluÅŸturan volkanların günümüzde de aktif olduÄŸu kabul edilmektedir” diye konuÅŸtu.
‘DENİZ ALTINDAKİ FAYLAR DA DEPREM ÜRETMEKTE’
Bunun yanında, bölgede bu volkanik çıkışları kontrol eden deniz altı diri faylar bulunduÄŸuna da dikkati çeken Prof. Dr. Sözbilir, “Bu diri faylar da aynı ÅŸekilde volkanik yay geometrisine uygun olacak ÅŸekilde, Yunanistan ile Türkiye arasındaki Ege Denizi altındaki kabuÄŸu kırarak, deprem üretmekte ve böylece bölgedeki gerilmeyi karşılamaktadır. Ege kabuÄŸunun altında ise Girit Adası güneyinden geçen ve Ege dalma batma zonu olarak bilinen yay ÅŸekilli levha sınırı bulunur. Bu sınırın güneyinde ise Afrika levhası Ege levhasının altına yılda 20 milimetre hızla dalmaktadır. Bu nedenle Girit Adası ile Rodos Adası arasında da çok sayıda deprem meydana gelmektedir” ifadelerini kullandı.
‘SON DEPREMLER YENİ BİR VOLKANİK AKTİVİTE BAÅžLANGICINI GÖSTERİYOR’
Yunan meslektaşlarının son 10 yılda Ege Denizi altındaki faylarla ilgili yaptığı yayınlara da değinen Prof. Dr. Hasan Sözbilir, şunları söyledi:
“Santorini kuzeyinde, Santorini-Amorgos fay sisteminin varlığını ortaya çıkarmış ve bu fay sistemi boyunca önemli bir aktivitenin olacağını ve bu aktivitenin aktif volkanizma ile iliÅŸkili olabileceÄŸini belirtmiÅŸlerdir. Geçen yıl yapılan bir çalışmada da 9 Temmuz 1956 yılında meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki ve 25 kilometre odak derinliÄŸindeki Amorgos depreminin deniz tabanında 75 kilometre uzunluÄŸunda yüzey kırığı geliÅŸtirdiÄŸi ve yakın adalarda tsunamiye neden olduÄŸu anlaşılmıştır. Kayıtlarda 1956 depreminden sadece 13 saniye sonra odak derinliÄŸi 45-90 kilometre olan ve büyüklüğü 6 ila 7.2 olan 2’nci bir deprem daha meydana geldiÄŸi bilinmektedir. Bu depremlerde Santorini ve Amorgos’ta 3 bin 200 binanın hasar gördüğü ve 54 kiÅŸinin can verdiÄŸi kayıtlardan anlaşılmaktadır. Son günlerde ocak sonu, ÅŸubat başında meydana gelen depremler de Santorini-Amorgos fayı ve bu fayın yakın çevresindeki fayların tetiklendiÄŸi anlaşılmaktadır. 1956 yılında Amorgos fayının kırıldığını düşündüğümüzde son bir haftadır meydana gelen depremlerin magmatik kaynaklar ve hidrotermal aktivite nedeniyle tetiklenmiÅŸ depremler oldukları ve yeni bir volkanik aktivite baÅŸlangıcını gösterdiÄŸi kabul edilebilir. Bu nedenlerle, bölgedeki Anafi-Astypalea fay sistemi, Los fay sistemi ve Kinairos fayının yakın gelecekte yıkıcı deprem üretme ihtimali yüksek görünmektedir”
‘TÜRKİYE’NİN BU DEPREMLERDEN ETKİLENME DERECESİ DÜŞÜKTÜR’
Türkiye için rahatlatan açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Sözbilir, “Bu fay sistemlerinin Türkiye kıyılarına uzaklığı 150-200 kilometreyi bulduÄŸundan, Türkiye’nin bu depremlerden etkilenme derecesi düşüktür. Fakat bu bölgedeki deniz altı faylarının 7’den büyük deprem üretmesi durumunda KuÅŸadası-Bodrum-Datça kıyılarının tsunami tehlikesi açısından modellenmesi ve buna göre önlem alınması gerekmektedir” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.