Milliyet.com.tr/ ÖZEL – İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, son günlerde doğrudan saldırılara dönüşerek bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştirdi. İsrail, İran’a yönelik geniş çaplı hava operasyonları kapsamında bu kez Tebriz’i..
Milliyet.com.tr/ ÖZEL – İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, son günlerde doğrudan saldırılara dönüşerek bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştirdi. İsrail, İran’a yönelik geniş çaplı hava operasyonları kapsamında bu kez Tebriz’i hedef alırken kentte güçlü patlamalar meydana geldi. Yerel kaynaklar, özellikle askeri tesislerin ve iletişim altyapılarının hedef alındığını belirtirken, sivil bölgelerde de hasar oluştuğu bildirildi.
İsrail’in Tebriz’i hedef almasının sadece İran’ın askeri kapasitesine değil, aynı zamanda bölgesel mesajlara da işaret ettiği iddia edildi. Türkiye sınırına bu kadar yakın bir bölgenin seçilmesi ‘Ankara’ya dolaylı bir mesaj mı veriliyor?’ sorusunu da akıllara getirdi.
TEBRİZ’İN ÖNEMİ
İran’ın kuzeybatısında yer alan Tebriz, jeopolitik olarak son derece kritik bir konumda bulunuyor. Türkiye ve Azerbaycan sınırlarına yakınlığıyla dikkat çeken kent, hem askeri hem de ekonomik geçiş yolları açısından stratejik bir merkez niteliğinde. Tebriz, İran’ın Türk dünyasıyla bağlantısında önemli bir noktası olurken, aynı zamanda Kafkasya’ya açılan kapı konumunda. Bu nedenle, İsrail’in Tebriz’i hedef alması, yalnızca İran’a değil, bölge dengelerine yönelik çok daha geniş kapsamlı bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Peki Tebriz’e saldırı, Türkiye’ye verilmiş dolaylı bir mesaj mı? İsrail’in Tebriz’e yönelik saldırıları artarsa Türkiye’nin güvenliği riske girer mi? Terör ve Güvenlik uzmanı Coşkun Başbuğ ile Akademi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Fatma Yeşilkuş, Milliyet.com.tr için değerlendirdi.
Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ’a göre İsrail’in Tebriz’e yönelik saldırısı yalnızca İran’a değil, aynı zamanda İran’daki 40 milyonu aşkın Türk nüfusa yönelik bir gözdağı niteliği taşıyor. Bu saldırının, bölgedeki Türklerin potansiyel gücünden duyulan korkuyla bağlantılı olduğunu belirten Başbuğ, özellikle Güney Azerbaycan’daki Türklerin tarih boyunca kimliklerini koruduğunu ve bu nedenle tehdit olarak görüldüğünü vurguluyor. Başbuğ ayrıca, İsrail’in doğrudan Türkiye’yi hedef almasının olası olmadığını, ancak dolaylı yollarla bölgesel baskı kurmaya çalıştığını ifade ediyor.
Akademi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Fatma Yeşilkuş’a göre ise İsrail’in Tebriz’e yönelik saldırıları, yalnızca İran’ın nükleer kapasitesine karşı değil, aynı zamanda Türkiye’ye dolaylı bir mesaj niteliği taşıyor. Tebriz’in Türkiye sınırına coğrafi ve kültürel yakınlığına dikkat çeken Dr. Yeşilkuş, bu saldırıların artması durumunda Türkiye’nin güvenlik ortamının doğrudan etkilenebileceğini vurgularken; İsrail’in Türkiye gibi askeri ve diplomatik açıdan güçlü bir aktöre doğrudan meydan okuyamayacağını, operasyonları daha çok güç gösterisi ve stratejik caydırıcılık amacıyla gerçekleştirdiğini belirtiyor.
TEBRİZ’E SALDIRILAR TÜRKLERİN HEDEF OLDUĞUNU GÖSTEREN ÖNEMLİ BİR MESAJ
İsrail’in Tebriz’e yönelik saldırılarının Türkiye’ye dolaylı bir mesaj olduğunu söyleyen Terör ve Güvenlik uzmanı Coşkun Başbuğ, “‘Orada dibine kadar geldim, harekat yapıyorum’dan öte oradaki Türklerin hedef olduğunu gösteren önemli bir mesaj. Çünkü İran’da 40 milyonu aşkın Türk var. Bu hep tarihte saklanmak istendi ve yeni yeni artık bu konu konuşuluyor, yeni yeni bu konu dillendiriliyor. Bütün emperyalist yapının en büyük korkusu artık Türkler. Ben yıllardır bunun savaşını verdim. Hep saklanmak istendi, ben hep kontrast verdim bu konuda ve hep yokladım. Orada Türk olduğunu bilen yok. Genelde hep Azerbaycan dillendiriliyor veya Türk nüfusun olduğu coğrafyalar.” dedi.
YAHUDİLERİN PERSLERE KARŞI BÜYÜK BİR HAYRANLIĞI VAR
“Hep söylüyorum; İran ile İsrail arasında kayıkçı kavgası var. İran’ın rejiminde de ciddi bir Yahudi nüfusu vardır, gizlidir.” diyen Başbuğ, “Dolayısıyla Pers İmparatorluğu Yahudileri ilk defa Babil’in sürgününden geri gönderen ‘Gidin ağlama duvarınızı yapın. Orada da özgürce yaşayın’ diyen imparatorluktur. Bundan dolayı Yahudilerin Perslere karşı büyük bir hayranlığı vardır. Bu pek dillendirilmez, bilinmez. Sürgüne gönderen Babil İmparatorluğu da düşman adrestir Yahudiler için. Bu nedenle ilk Bağdat işgal edilmiştir.” açıklamasını yaptı.
Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü; “Şimdiki Yahudiler Süleyman Tapınağı, Ağlama Duvarı, bütün imparatorlukta fitne fesat çıkaran kötü bir merkez olarak anılıyor. En son Babil İmparatoru Nebukadnezar bunları Bağdat’a sürüyor, tapınağı yerle bir ediyor ve bunlar Bağdat’ta uzun süre sürgünde kalıyor. Daha sonra Babil İmparatorluğu yıkılıyor, yerini Pers İmparatorluğu alıyor. Pers İmparatoru da gelir gelmez bunlara diyor ki; ‘Gidin, dönün yerinize. Tapınağı inşa edin ve orada da serbest, özgürce yaşayın.’
TEHDİT OLARAK GÖRÜYORLAR
EN BÜYÜK KORKU TÜRKLERİN YÖNETİMİ ELE GEÇİREREK İŞ BAŞINA GELMELERİ
Bu konuda da ikinci düşman adres Türkler. Yani Tebriz ve yukarısı, Güney Azerbaycan diye anılan yer. ‘İsrail, İran’ı gerçek anlamda vurur mu?’ buraya bir tablo çizeyim. Hep söylüyorum; İran’daki Türkler ne zaman başkaldırsa veya İran’da Türk hakimiyetini kurmaya kalksa işte o zaman yerle bir ederler. Çünkü buradaki en büyük korku Türklerin yönetimi ele geçirecek şekilde örgütlü bir yapıyla iş başına gelmeleri. Ahmedinejad ve Pezeşkiyan kağıtta Türk. Türklükle alakası kalmamış, bana göre süsleme isimler. Orada esas Türklüğü savunan ve bu konuda da önemli adımlar atan Tebriz’de yaşayan o 40 milyon Türk.
TEBRİZ’DEKİ NÜKLEER TESİSLER DİĞERLERİNE GÖRE SEMBOLİK
Tebriz’i vurmak elbette bir mesaj. ‘Yanı başına kadar sokuldum, gerekirse buraları da seni de vururum mesajı…’ Ama aynı zamanda oradaki Türklerin de hedef alındığını gösteren önemli bir mesaj. Dolayısıyla ben bu yapılan saldırıyı bu açıdan okudum, böyle değerlendiririm. Yoksa Tebriz’deki nükleer tesisler diğerlerine göre sembolik anlamda, sürece etkisi katkısı yok.
İSRAİL, TÜRKİYE’Yİ KARŞISINA ALIR MI?
Ben İsrail’in Türkiye’ye saldırı düzenlemesi veya Türkiye’yi karşısına alması haddini, hududunu katbekat aşar. Ben öyle bir tehdidi asla beklemem. Bu sadece lafta kalır. Dolaylı yoldan, terör örgütleri üzerinden seni sıkıştırmaya kalkar. Ama kendisi birebir asla o cesareti gösteremez, buna diğer devletler de aynı. Yoksa vekil güçler üzerinden gelmez, gücünün yettiğini anlasa, hissette doğrudan kendileri gelirdi. Tebriz’e yapılan saldırıyı dolaylı, ayar vermek üzere bir saldırı olarak okuyabiliriz. Türkiye’nin bundan etkilenmeyeceğini, Türkiye’nin herhangi bir geri adım atmayacağını İsrail bizden daha iyi bilir.”
TÜM BÖLGESEL DENGELERE TEHDİT
Orta Doğu’da gerilimin yeniden zirveye tırmandığı söyleyen Akademi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Fatma Yeşilkuş, “Halihazırda İsrail’in Orta Doğu’da yaratmak istediği istikrarsızlık ortamına şimdi İran’ı da dahil ettiğini görüyoruz. İran’ın misilleme ve meşru müdafaa olarak Tel Aviv’e yönelik gerçekleştirdiği geniş çaplı füze saldırısına İsrail’in karşılık vermesiyle bölge, tam kapsamlı bir çatışmanın eşiğine geldi. Taraflar arasındaki bu karşılıklı hamleler, sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgesel dengeleri tehdit ediyor.” dedi.
“İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının sadece İran’daki rejime veya nükleer tesislerin yok edilmesine yönelik değil; aynı zamanda Türkiye’ye yönelik bir mesaj olarak da okumak gerekir.” diyen Dr. Yeşilkuş, “Çünkü, Türkiye’yi İran’a bağlayan en önemli sınır kapısı olan Gürbulak sınır kapısından Bazergan sınır kapısı arasındaki mesafe, kara yolu üzerinden yaklaşık 290 ila 320 kilometre civarındadır. Bu rota, Tebriz’in Türkiye sınırına en yakın büyük şehirlerden biri olduğunu göstermektedir. Nitekim bu coğrafi yakınlık, Tebriz’in Türkiye ile olan etnik, kültürel ve stratejik bağlarını daha da anlamlı kılmaktadır. Diğer taraftan, İsrail’in teolojik ve ideolojik kaynaklı “Arz-ı Mev’ud” (Vadedilmiş Topraklar) hayali, “Mısır Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölge” olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bu bölge; Mısır’ın doğusu, Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye’nin büyük bölümü, Irak’ın batısı, Suudi Arabistan’ın kuzeydoğusu ve Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Fırat Nehri havzasına yakın bölgelerdir.” ifadelerini kullandı.
İSRAİL’İN BAŞLICA HEDEFİ: ORTA DOĞU’DA KÜÇÜK AMERİKA ROLÜ ÜSTLENMEK VE VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR
Dr. Yeşilkuş, “Bu doğrultuda İsrail’in başlıca hedefi, bölgede tek nükleer güce sahip olarak Orta Doğu’da küçük bir Amerika rolü üstlenmek ve “Vadedilmiş Topraklar” hayalindeki bölgelere nüfuz edebilmektir. İran’ın nükleer kapasiteye ulaşma ihtimali ise bu hedefin önündeki en büyük engel olarak görülmekte, dolayısıyla Tel Aviv yönetimi İran’ın nükleer güç sahibi olmasını ne pahasına olursa olsun engellemek istemektedir. Zira İsrail, bölgedeki mutlak askeri ve stratejik üstünlüğünü koruyabilmek için Orta Doğu’daki istikrarsızlıktan beslenmekte, İran’ın bu stratejisini bozmasından çekinmektedir.” açıklamasını yaptı.
TEBRİZ’E SALDIRI ARTARSA TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK ORTAMI ETKİLENİR Mİ?
Dr. Yeşilkuş sözlerini şöyle sürdürdü; Nitekim, İsrail’in başlıca müttefiki olan ABD Başkanı Trump’ın bile, Türkiye söz konusu olduğunda “makul olunması” gerektiğini vurgulaması, Ankara’nın uluslararası denklemdeki özgül ağırlığını ortaya koymaktadır. Türkiye; SİHA teknolojileri, hava savunma sistemleri, yerli füze sistemleri ve istihbarat kabiliyetiyle kendi caydırıcılığını oluşturmuş, NATO üyesi olmasının ötesinde, bölgeye yön verebilen bir güç haline gelmiştir. Dolayısıyla, İsrail’in Tebriz gibi Türkiye’ye çok yakın noktalarda yürüttüğü operasyonlarda Ankara’yı doğrudan karşısına alma riskini göze alması, mevcut denklemlerde rasyonel bir tercih olmayacaktır.
İSRAİL’İN TEBRİZ’E SALDIRI GÜÇ GÖSTERİSİ Mİ?
Bu tür hamlelerin klasik bir güç gösterisi olduğunu, İsrail hem teknolojik hem operasyonel kapasitesini sergileyerek, bölgedeki tüm aktörlere “gerekirse bu coğrafyada her yere ulaşabilirim” mesajı vermeyi hedeflediğini söyleyen Dr. Yeşilkuş, “Ancak burada önemli bir ayrımı yapmak gerekir. İsrail Türkiye gibi bölgesel ağırlığı yüksek, askeri kapasitesi gelişmiş ve diplomatik olarak etkin bir aktöre doğrudan meydan okuma cesareti gösteremez. Şimdilik bu gösteri Türkiye’ye doğrudan bir tehditten çok, bir sınır çizme ve caydırıcılık testi olarak değerlendirilmelidir.” açıklamasını yaptı.
Dr. Yeşilkuş sözlerini şöyle tamamladı; Nihayetinde, İsrail’in son günlerde İran’a yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarının temel amacı, ABD ortaklığında İran’ın nükleer kapasitesini hedef alarak, bölgedeki stratejik üstünlüğünü pekiştirmektir. İran’ın nükleer kapasiteye ulaşması, İsrail’in bölgesel üstünlüğünü tehdit edebileceği düşüncesinden hareketle İsrail’in bu tür operasyonları, kendi stratejik çıkarlarını koruma çabası olarak gerçekleştirdiğini bu aşamada söyleyebiliriz. Fakat, sadece İran’ın nükleer kapasitesini hedef almakla kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki stratejik denklemleri etkilemeye yönelik bir güç gösterisi olarak da okumalıyız ki bu durum, Türkiye’nin bölgesel güvenliği ve stratejik çıkarları açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.