NATO tarihinde bir ilk! Türkiye’nin tezi kabul edildi: Diplomatik mühendislik başarısı

Türkiye’nin NATO içindeki uzun soluklu çifte standart eleştirileri, son bildirgeyle yeni bir boyut kazandı. Terör tehdidinin ilk kez devlet tehditleriyle aynı seviyede tanımlanması, Ankara’nın güvenlik söylemini güçlendirse de, soru işaretlerini..

NATO tarihinde bir ilk! Türkiye’nin tezi kabul edildi: Diplomatik mühendislik başarısı
Yayınlanma: Güncelleme: 8 views

Türkiye’nin NATO içindeki uzun soluklu çifte standart eleştirileri, son bildirgeyle yeni bir boyut kazandı. Terör tehdidinin ilk kez devlet tehditleriyle aynı seviyede tanımlanması, Ankara’nın güvenlik söylemini güçlendirse de, soru işaretlerini tamamen ortadan kaldırmadı.

Erdoğan’dan NATO Zirvesi sonrası Eurofighter ve F-35 konusu için son dakika açıklaması

“İKİ TEMEL TEHDİT”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO zirvesi sonrası düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin, ittifakın terörizmle mücadeledeki rolünü öne çıkaran müttefiklerin başında geldiğini vurguladı. Erdoğan, “Nitekim terörizm, NATO’ya yönelik güncel iki temel tehditten biri olarak kayda geçirilmiştir. Bu defa Lahey’de, terörle mücadelenin ancak müttefiklerin samimi dayanışmasıyla başarılabileceğini vurguladım. Zirve bildirisine bu tehdidin yansıtılmasını sağladık.” şeklinde konuştu.

NATO, TÜRKİYE’NİN TEZİNİ KABUL ETTİ

Türkiye, yıllardır özellikle PKK ve YPG’yi terör tehdidi olarak NATO gündemine taşımaya çalışıyordu. Peki, NATO, bu tehdidi kendi güvenliği için de önceliklendirmek zorunda mı kaldı? NATO’da yaşanan gelişmeleri Milliyet.com.tr’ye değerlendiren Uluslararası İlişikler Uzmanı Dr. Necmettin Mutlu. “Bu, yalnızca bir güncelleme değil, ittifakın güvenlik doktrininin evrim geçirdiğinin bir göstergesi” yorumunda bulundu.

NATO’DA YENİ KONSEPT, SADECE TANKLAR DEĞİL

Dr. Necmettin Mutlu şöyle devam etti;

“NATO tarihinde ilk kez, terör tehdidi; konvansiyonel devlet tehditleriyle (örneğin Rusya) stratejik eşdeğerlik düzeyinde konumlandırıldı. Bu, yalnızca terminolojik bir güncelleme değil, ittifakın güvenlik doktrininin evrim geçirdiğinin bir göstergesi.
Bu, NATO’nun tehdit tanımında yapısal bir değişiklik demek. Yeni konsept, sadece tanklarla değil, insansız sistemlerle, siber ağlarla, vekil aktörlerle yürütülen savaşlara da odaklanacak.”

İlginizi Çekebilir

İTTİFAKIN KARARI, TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK MÜHENDİSLİK BAŞARISIDIR

“Bu karar, Türkiye için klasik askeri başarıdan ziyade, diplomatik mühendislik başarısıdır” diyen Mutlu, “Türkiye, uzun yıllardır özellikle PKK/YPG’yi NATO literatürüne açık şekilde “terör tehdidi” olarak yazdırmak için mücadele ediyordu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik süreçlerinde uyguladığı vetolu strateji, bu söylemi diplomatik bir kaldıraç haline getirdi. NATO içindeki birçok ülke için “terör tehdidi bir Türkiye meselesi değil, kolektif güvenlik sorunu” haline gelmeye başladı. Bu bağlamda Türkiye, yalnızca bir “şikayet eden ülke” pozisyonundan çıkıp, stratejik yönlendirici bir aktöre dönüştü.” açıklamasında bulundu.

NATO NEDEN BU KARARI ALMAK ZORUNDA KALDI?

Kararın arka planında sadece Türkiye’nin ısrarının değil, Avrupa’nın jeopolitik gerçeklerinin de var olduğunu ifade eden Necmettin Mutlu, “Fransa, Almanya ve Belçika gibi ülkelerde artan terör saldırıları, Sahel bölgesinden gelen göç – terör – organize suç sarmalı, Rusya’nın Vagner benzeri vekil güçleri kullanarak Avrupa çevresinde oluşturduğu hibrit mücadele hattı, Siber saldırılar, dezenformasyon, biyoterör gibi asimetrik tehdit biçimleri… Tüm bu unsurlar NATO’yu “geleneksel tehdit” tanımını revize etmeye zorladı. Kısacası Tehdit doğası değişti ve NATO tepki vermek zorunda kaldı.” dedi.

NATO TATBİKATLARINDA “ASİMETRİK SAVAŞ SENARYOLARI” ZAMANI

“Sadece bildirge ifadesi olmanın ötesine geçebilmesi için bir takım adımlar atılabilir” diyen Necmettin Mutlu, konuşmasını şöyle sürdürdü;

NATO’da 3 talebe onay sinyali! ‘Türkiye’nin sahaya güçlü dönüşü’

“NATO Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi gibi yapılar güçlendirilebilir. (Ankara’daki COE-DAT). Bu merkezler stratejik iletişim mükemmeliyet merkezlerine evrilebilir, gerçek zamanlı istihbarat paylaşımı yaygınlaştırılabilir, terör finansmanı, propaganda ve silah tedarik zincirleri üzerinde ortak baskı mekanizmaları kurulabilir, NATO tatbikatlarında “asimetrik savaş senaryoları” entegre edilebilir.

Ancak unutulmamalıdır ki, NATO bir savunma ittifakıdır, müdahale ittifakı değil. Dolayısıyla somut katkı daha çok istihbarat, teknoloji ve siyasi destek ekseninde olacaktır.”

TÜRKİYE NATO’DAN SAHADA NE KADAR DESTEK ALABİLİR?

Özellikle Suriye’nin kuzeyinde sürdürülen operasyonlarda, siyasi meşruiyet artışı, istihbarat entegrasyonu, elektronik harp ve keşif sistemleri desteği belki de bazı NATO ülkeleriyle ikili askeri teknik iş birlikleri öne çıkabilir. Ama NATO’nun doğrudan saha kuvveti tahsisi beklentisi gerçekçi değil. Zira bu, ittifakın karar alma mekanizmaları açısından çok aşamalı bir onay süreci gerektiriyor ve her üye aynı tehdidi aynı ağırlıkta görmeyebiliyor.”

Güney Kıbrıs’ta ‘İsrailliler arsa alıyor’ alarmı! Sayıları 15 bine ulaştı… Türkiye ve KKTC bu durumu nasıl okumalı?

TÜRKİYE TEMKİNLİ: NATO KARARI ÇİFTE STANDARTLARI SİLER Mİ?

Türkiye uzun yıllardır NATO içinde çifte standart eleştirisinde bulunduğunun altını çizen Mutlu, “ABD’nin YPG ile “anti-DEAŞ” ortaklığı, bazı AB ülkelerinde PKK bağlantılı yapılarla kurulan siyasi angajmanlar, Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarının “sivil alan ihlali” gibi yansıtılması gibi, bu çelişkiler görünürlüğünü azaltmakla birlikte, tamamen ortadan kaldırmaz. Zira devletlerin dış politikadaki çıkarları NATO kararlarının üzerinde kalabiliyor. Bu nedenle Türkiye’nin hem siyasi baskı üretme kapasitesini koruması, hem de ortak hukuk zeminini kullanması gerekecektir. Özellikle hukuki diaspora alanında yeni politikalar geliştirilebilir. Savunuculuk ve lobi mekanizmaları kurulabilir.” diyerek Türkiye’nin tetikte olduğunun altını çizdi.

TÜRKIYE, NATO’NUN OYUNUN KURUCUSU OLABİLİR Mİ?

“Yeni NATO konsepti, siber güvenlikten iklim kaynaklı çatışmalara, gıda güvenliğinden insansız sistem tehditlerine kadar genişliyor. Türkiye bu dönüşümde jeopolitik konumu, sınır güvenliği uzmanlığı, yerel aktörlerle temas kabiliyeti ve askeri-sivil hibrit kapasite ile öne çıkabilir.

Türkiye, NATO içinde “çok alanlı güvenlik aktörü” kimliğiyle hareket ederek hem doğrudan NATO fonlarıyla yürütülecek projelerden faydalanabilir hem de ittifakın doğuya açılan kapısı olarak merkezi bir pozisyon elde edebilir.”

AFRO-AVRASYA’NIN DENGESİ TÜRKİYE’NİN ELİNDE

Son olarak “NATO’nun bu yeni kararı Türkiye için sadece “başarılmış bir hedef” değil, aynı zamanda stratejik bir sorumluluk alanının genişlemesi anlamına geliyor” diyen uzman kritik bir noktaya da dikkat çekti;

“Türkiye eğer bu süreci sadece “zafer söylemi”yle değil, politik mühendislik ve yapıcı yönetişim ekseninde yürütürse; ittifak içinde belirleyici aktörlerden biri olmaya devam eder. Çünkü Rusya ve Suriye’de Rusya’yı dengeleme tecrübesine sahip Afro-Avrasya jeopolitik etki alanı olan başka bir aktör bulunmuyor.”

Tahran sipariş etti, Tel Aviv uçurdu! İran’ın başlamadan biten F-16 macerası

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.