İsmail Şahin – Deprem kuşağında bulunan Türkiye, kentsel dönüşüm için yoğun bir çaba sarf ediyor. 2012 yılından bu yana Türkiye genelinde 2 milyon 317 bin konutun dönüşümü sağlandı. 238 bin..
İsmail Şahin – Deprem kuşağında bulunan Türkiye, kentsel dönüşüm için yoğun bir çaba sarf ediyor. 2012 yılından bu yana Türkiye genelinde 2 milyon 317 bin konutun dönüşümü sağlandı. 238 bin bağımsız birimin dönüşümü devam ediyor. Ancak kentsel dönüşümle birlikte, önümüzdeki yıllarda daha da hayati derecede olan kentlerde su hasadı ile alakalı proje yürütülmüyor. Halbuki Çin, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde ‘Sünger Şehir’ veya başka bir tabiriyle yağmur suyu geçirebilen şehirler tasarlanıyor. Mevcut yağış rejimlerine ve su kaynaklarına yönelik altyapı sistemlerine sahip şehirler değişen iklim yüzünden sellere maruz kalıyor. Bu durum hem mal hem de can kaybına neden olurken, yer altı su kaynaklarının kurumasına, suyun kirlenmesine neden oluyor. Sünger Şehirler işte bu sorunu ortadan kaldırıyor ve yağmur hasadını da maksimum verime taşıyor.
SELLERE DAYANIKLI ŞEHİR
Sünger Şehir (Sponge City) ya da Yağmur Suyu Geçirimli Şehir, şehirlerin altyapısının ve yüzey kaplamalarının, yağmur suyunu emme, tutma, filtreleme ve yeniden kullanma kapasitesine sahip olacak şekilde tasarlandığı bir kentsel su yönetimidir. Bu konsept, özellikle ani yağışlar, seller ve su kıtlığı gibi sorunlara karşı dayanıklı şehirler oluşturmayı amaçlar. Çatılar, geçirimli yüzeyler ve bazı yağmur bahçelerinin yapıldığı orta düzeyli uygulamalarda yüzde 25’e varan su tasarrufu, yapılan tam entegre sistemlerde ise yüzde 50’ye varan su tasarrufu sağlanabilir.
ÇİN ÖNCÜ ÜLKE
Sünger Şehir uygulamalarında Çin öncü ülke olarak bulunuyor. 2015 yılınan beri Sünger Şehir inşa eden Çin bunu devlet politikası haline getirdi ve 2030 yılına kadar 30’dan fazla şehirde yüzde 70 yağmur suyunu emebilen altyapılar oluşturmayı planlıyor. Pilot şehirler Wuhan, Xiamen, Chongqing, Shenzhen, Pekin ve Şangay. Almanya’da Berlin ve Hamburg’da yeşil çatılar, geçirimli kaldırım sistemleri ve doğal su yolları restorasyonu uygulanıyor. İsveç’in Malmö kentinde Sünger Şehir prensipleriyle oluşturulmuş ‘Augustenborg’ bölgesi örnek olarak gösteriliyor. Hollanda’nın Rotterdam ve Amsterdam kentlerinde suyu kontrol etmek için hem geçirimli yüzeyler hem de yüzülebilir kanallarla entegre çözümler uygulanıyor. ABD’nin Portland, New York, Philadelphia gibi şehirlerinde benzer uygulamalar var. Türkiye’de henüz ‘Sünger Şehir’ kavramı yaygınlaşmış değil, ancak İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir ve Bursa’da bazı bölgesel pilot çalışmalar yapılıyor.
Sünger Şehir nasıl olur?
■ Geçirimli yüzeyler (geçirimli asfalt, kaldırım, yeşil çatılar vb.)
■ Yağmur bahçeleri ve biyo-çukurlar
■ Yapay göletler, sazlık alanlar, yağmur suyu toplama sistemleri
■ Doğal su döngüsünün taklidi: Yağmur suyunu hızla tahliye etmek yerine, toprağa süzülmesini veya yeniden kullanılmasını sağlar.
■ Şehir içi sel riskini azaltır, yer altı sularını besler, ekosistemi iyileştirir.
2100 PROJEKSİYONLARI
Yazı dizimin başında da belirtmiş olduğumuz gibi su stresi yaşan bir ülke olan Türkiye önlem almazsa 2050 yılına gelindiğinde su fakiri bir ülke olabilir. Türkiye’de 25 su havzası var ve ortalama su varlığımız 450 milyar metreküp. Maksimum su varlığımız 550 milyar metreküp. Minimum 350 milyar metreküp. DSİ’ye göre Türkiye’de 112 milyar metreküp su kullanıma sunulabiliyor. Bu suyun da 60 milyar metreküpünü kullanıyor. İstanbul’da yağmur hasadı yok, su tamamen denizlere gidiyor.
DÖNGÜSEL PLANLAMA
İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin su varlığı, projeksiyonlara göre yüzde 25’e varan oranlarda azalabilir. Yüzyıl sonunda ortalama sıcaklık artışı 5.9 santigrat dereceye ulaşacak, yağışların azalması tüm bölgelerde su kıtlığı riskini artıracak. 2021-2050 döneminde buharlaşma oranında yüzde 15 artış bekleniyor; bu da göl ve baraj seviyelerini olumsuz etkileyecek. Ancak İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi İklim Bilimi ve Metreoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim görevlisi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “25 havzamız var her havza kendi içinde su yönetimi yapılıyor. Benim önerim her havzanın geçmişe yönelik 40-50 yıllık yağış bilgilerini alalım, bazı yıllar normalin altında geldi bazı yıllar normalin üstünde geldi. Baktık ki en fazla 5 yıl normalin altında kalmış o havza için 5 yıllık su planması yapalım kurak yıllardan etkilenmemek için” önerisi getirdi. İklim değişikliğinde 30 yıllık verileri baz aldıklarını ifade eden Toros, “2100 yılına kadar senaryolar yapılıyor. Şu anda karbondioksit değerimiz dikkate alındığında orta emisyon senaryosuna göre yüzde 6, yüksek emisyon senaryosuna göre yüzde 18 su kaybına uğrayacağız. Bu da toplam su rezervimizde yüzde 20’lik bir düşüş anlamına geliyor. Yani su rezervimizin 350-360 milyar metreküp seviyelerine düşmesi demek. Şehirlerde yağmur hasadımızı yaparsak, akıllı tarım, dikey tarıma geçtiğimiz zaman bizi bekleyen bir tehlike yok” dedi.
ÇEŞME VE DEĞİRMENDERE
Çeşme’de yaşanan su kesintisine değinenProf. Dr. Hüseyin Toros, “Kesinti olunca herkes evine depo aldı. Bu ekstra maliyet oluyor, ayrıca şebekeden yine yüklü su çekimine neden oluyor. Kademeli ücretlendirme yapıldığı zaman bir netice alınır” dedi. Bu konuda Mersin’de yaşadığı bir örneği de dile getiren Toros şöyle devam etti: “Mersin Değirmendere köyünde DSİ 3 adet gölet yaptı. Değirmendere köyü şeftali konusunda ‘Akdeniz’in Bursası’ olarak kabul ediliyor. İlk dönemde köylüler bölüm başına sulama parası ödüyordu. Köylüler sabah erken saatlerde bahçelere gidip öğleye kadar çalışıyorlar. Eve dönerken sulama sistemleri açılıyor, bazen ertesi sabaha kadar sulama yapılıyordu. Günbatımına kadar bahçelere verilen su kayba uğruyor, barajlardaki su yetmiyordu. İki yıl önce kooperatif su sarfiyatını dönüm ölçüsünden metreküpe çevirdi. Şimdi daha az suyla daha çok ürün alıyorlar.”
NELER YAPABİLİRİZ?
■ Su kaynaklarını korumak, betonla değil, doğayla olur. Suyun doğduğu dağlardaki ormanları koruyup artırmalıyız.
■ Havza ölçekli planlama yapılmalı, hassas alanlar mutlak koruma altına alınmalı ve kirletici faaliyetler
için sıfır deşarj ilkesi benimsenmeli.
■ Su kaynaklarının yönetişiminde sadece kamu kurumları değil, yerel halk, akademi ve sivil toplum da sürece aktif olarak dahil edilmeli.
■ Uzun vadede, iklim değişikliğinin etkilerini degöz önünde bulunduran iklim uyumlu bir su yönetimi sistemine geçilmesi zorunludur.
■ Alternatif su kaynakları değerlendirilmeli. Deniz suyu arıtma (desalinasyon) tesisleri, kıyı bölgelerde kritik çözüm sunar.
■ Özetle, suya bir meta değil, yaşamın kendisi olan bir ekosistem parçası olarak davranmalıyız.
Yağmur hasadı ile %40 tasarruf
Yağmur hasadı, yağmur suyunun çatılar, yüzeyler veya arazi üzerinden toplanarak depolanması ve yeniden kullanılması işlemidir. Hem evsel kullanım hem de tarımsal sulama, bahçe sulama, temizlik, hatta bazı durumlarda içme suyu için kullanılabilir. Türkiye’nin yağış ortalaması 600 mm yani bir metrekareye yılda 0.6 metreküp (600 litre) yağış düşüyor. 100 metrekare çatıdan yapılacak yağmur hasadı ortalama 60 bin litreyi buluyor. Türkiye’de ortalama bir evin yıllık su tüketimi 100-150 ton civarında. Yani yüzde 20 ila yüzde 40 oranında içme dışı (gri su) kullanımda tasarruf mümkün.
İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Güçlü İnsel, “İstanbul yüzey sularıyla su ihtiyacını gideriyor. İSKİ günde 2.5-3 milyon metreküp su veriyor, 3.5 milyon atık su çıkıyor. Bu fark yağmur ve yeraltı sularının sızması ile oluşuyor. Her bir apartmanın bir deposu olsa ve çatılardan yağmur hasadı yapılsa su tüketimi yüzde 20 ile 40 oranında azaltılabilir” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.