Özay Şendir’in açıklamaları şöyle; Bu üzerinde durduğumuz TCG Anadolu’dan şimdi birkaç şey söyleyeyim. Ben herkesi bir 1974’ün 20 Temmuz’una götüreyim. Niye diyeceksiniz? O zaman Türkiye’nin çıkarma gemisi sayısı çok sınırlıydı…
Özay Şendir’in açıklamaları şöyle; Bu üzerinde durduğumuz TCG Anadolu’dan şimdi birkaç şey söyleyeyim. Ben herkesi bir 1974’ün 20 Temmuz’una götüreyim. Niye diyeceksiniz? O zaman Türkiye’nin çıkarma gemisi sayısı çok sınırlıydı. Sadece 6 tane çıkarma gemisi vardı. Biz çok az sayıda asker çıkarabildik 20 Temmuz’da Kıbrıs’a.
Şimdi ise TCG Anadolu’nun aşağı güvertesinden 13 tankı bir arada taşıyabiliyorsunuz. Bu gemiye, deneme aşamasındayken, Silahlı Kuvvetlerin derin deniz kuvvetlerinin testleri sırasında binmiştim. Bu benim beşinci binişim.
Şu bilgiyi vermekte beis yok: Bu geminin kız kardeşi “Juan Carlos”tur. Juan Carlos’u nereden hatırlıyoruz? 6 Şubat depremlerinde Mersin Limanı’na getirilen yardım ve lojistik faaliyetlerinde kullanılmıştı.
Juan Carlos’un içinde herhangi bir tank manevra yapamaz. Bunun için de 6 ay boyunca tank manevra testleri yapılmıştır. İşte bu yüzden biz buna “L tipi gemi” diyoruz.
13 ülkede var ama bunu uçak gemisi haline getiren ve aslında deniz sahasının konseptini değiştiren ülke Türkiye oldu. Şimdi burada Boğaz hattından geçtiğimiz için görece daha az görebiliyorsak, aslında bu bir görev gücüyle birlikte hareket ediyor. Yani koruma için etrafındaki denizaltılardan başlayarak birçok enstrümanla beraber hareket ediyor.
Anadolu’nun en önemli özelliği şu: Dünyadaki ilk SİHA gemisi olmasıdır. ‘Bu neyi değiştirir?’ derseniz, birçok şeyi değiştirir. Ama bir şeyi daha hatırlatayım. İzninizle… Libya’da iç savaş başladığı zaman biz oradaki Türk işçilerini, İDO’dan kiralanan feribotlarla getirebilmiştik. Yani kendi vatandaşlarımızı tahliye etme konusunda sıkıntılarımız vardı. Şimdi Anadolu varsa, böyle dertlerimiz olmayacak.
Özellikle arkadaşların da göstereceği üzere şu helikopterler Apache’lere yaklaşıyor. Bu Apache’ler, Deniz Hava Komutanlığı’na Kara Kuvvetleri envanterinden geçti. Hemen arkasında gördüğünüz helikopter Sikorsky.
Terörle mücadele döneminde elimizde bunlardan sadece 10 tane vardı. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nden yeni helikopter almak istedi ama satmadılar. 10 helikopterin bir tanesi eğitimde kullanılıyordu. 2 tanesinin de belirli parçalarının saat başı değişmesi gerekiyordu. Yani koca terörle mücadele yıllarında sadece 7 saldırı helikopteriyle mücadele etmek zorunda kaldık.
Bugün ise ATAK helikopterlerimizi yalnızca terörle mücadele alanında ya da Mavi Vatan’da kullanmıyoruz; aynı zamanda ihraç da ediyoruz.
Türkiye’nin savunma sanayi hikâyesi oldukça uzun bir hikâye. Ama burada unutmamamız gereken bazı noktalar var. Onlardan birine şimdi bakalım. Birazdan Bayraktar TB3’e, Kızılelma’ya ve diğerlerine doğru ilerleyeceğiz. Burada genellikle platformun, yani taşıyıcının üzerinde çok fazla duruyoruz ve bu anlamda hata yapıyoruz. Niye biliyor musunuz? Bir mühimmatı taşıyacak hava aracını her zaman bir yerlerden bulup almayı deneyebilirsiniz. Asıl önemli olan; bir hava aracının hedefe yönelmesini, havada diğer merkezlerle irtibat kurmasını sağlayan bütün aviyonik yazılımdır. Biz artık bunu yapıyoruz.
KAAN’DA 15 MİLYON SATIR KODU OLACAK
Kaan’ın yazılımına dair bir şey söyleyeceğim. Mesajlaşma sistemleri de dahil, bir F-35 için 21 milyon satır kod yazıldığını biliyor musunuz? Şu anda ASELSAN, TÜBİTAK ve HAVELSAN ortaklaşa çalışıyorlar ve tahminen Kaan’ın 15 milyon satır kodu olacak. Bu son derece önemli. Size çok komik bir şey söyleyeyim:
Hani çeşitli gazeteciler “yerli uçak” diyorlar ya, motoru F-16’ıymış. Şu anda dünyadaki beşinci nesil savaş uçaklarının en iyisi Çin’in yaptığı J-20’lerdir. J-20’ler imal edildikten sonraki 2 yıl Rus motoruyla uçtular, biliyor musunuz? Bakın, platforma çok takılmamak gerekiyor. Asıl olan aviyonik ve ürettiğiniz mühimmattır. Bu bizim için çok önemli ve Türkiye bu noktada hakikaten beklenenin üzerine çıkan bir aileye sahip.
Şimdi Bayraktar’a bakalım. Hani ihracat rekorları kırıyoruz diyoruz ya; lastikleri yerli değil, başka firmadan alıyor Bayraktar. Optik sistemleri başka bir yerli firmadan alıyor. Ama bunların hepsi üstüne ekleniyor, Roketsan’ın mühimmatları var.
Bunların hepsi Türkiye’nin ihracatı oluyor. Şöyle söyleyeyim: Biz bir otomobil ihraç ettiğimiz zaman, otomobilin kilosunu ortalama 10-11 dolara ihraç ediyoruz. Bir roketin kilosunu ise 2.000 ile 3.500-4.000 dolar arasında bir rakama ihraç ediyoruz.
Gördünüz mü, aradaki katma değer farkı ne kadar büyük? Şimdi dünyada altıncı nesil savaş uçakları şuna döndü. Bir ana uçak o uçağın kolunda etrafında uçan İHA’lar ve sihalar var. Bunlardan bir kısmı istihbarat görevinde bir kısmı bazı şartlarda kullanılacak. Kızıl elma da ileride KAAN’la kol düşüşü yapacak İnsansız savaş uçağımız olacak. Oraya doğru evriliyor bu mesele şimdi.
ÜRETİLEN PROTOTİP, ÜRÜNLER FARKLI DEVLETLER TARAFINDAN GÖZDAĞI OLARAK ALGILANABİLİR Mİ?
Hikayenin gururlanacak tarafı çok fazla. Aynı zamanda seri üretimi de dikkatli takip etmek gerekiyor. Ne kadar çok üretirsek o kadar çok rahat edeceğiz. Diyelim ki karadan havaya füze yaptın. 100 tane senin işini görmez, bin tane olduğu zaman kendini güvende hissedersin. Bunları hepsi zaman ve maliyet unsuru.
Kathimerini Gazetesi Yunanistan’da Türkiye’nin SİHA pazarındaki başarısı söz konusu olduğunda şöyle bir manşet atmıştı: ‘Selçuk Bayraktar’ın hocası Yunandı, biz de yapabiliriz.’
Onu Selçuk Bey’e sordum. O sırada iki tane tez danışmanı var. Biri Fransız, biri Yunanlı. Ama o iş öyle olmuyor. Burada önemli olan şu. Selçuk Bayraktar MIT bitirdi geldi, İstanbul’da çok iyi bir şirkette iyi bir maaşla işe girerdi, çok daha rahat bir hayatı olurdu. Nereye gitti? Gabar’a… O zaman el ile atılan SİHA’lar vardı. Üzerlerinde asker üniforması bu test sürecini yaşadılar.
Hızlı gittiğimiz alanlar oldu, hızlanmamız gereken alanlar var. Mesela KAAN’dan yola çıkalım. Ayda 2 tane, yılda 24 tane üretebileceğiz. Bizim 5’inci nesil uçak ihtiyacımız az bir ihtiyaç değil.
KAAN’ın yıldırım testi yapılıyor. Bir savaş uçağı için çok önemlidir. Radarda görünmezlik testi son derece önemli ve zor bir testtir. O test için hazırlanan odayı gördüm inanamazsınız. Tezgahta başka KAAN’lar var. KAAN envantere girinceye kadar yüzlerce testten geçecek belki binlerce saat havada kalacak. Acele etmeden eksiklerin giderilmesine fırsat vererek ilerlememiz gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman istediğimiz noktaya varırız.
Övünmek elbette hakkımız ama övünürken memleketi duygumuz kadar aklımızla da sevmemiz gerekiyor.
‘SADECE YUNNAİSTAN’I DEĞİL EN ÇOK İSRAİL’İ RAHATSIZ ETTİ’
Psikolojik üstünlük kısmına gelince mesela Türkiye’nin Eurofighter ile beraber meteor füzesi alması sadece Yunanistan’ı değil en çok İsrail’i rahatsız etti. Neler yazdılar… İsrail’in şu anki rahatsızlığı şu: Japonya’ya SİHA satıyorlardı, Japon Savunma Bakanı Türkiye’ye geldi. Türkiye pazara girdi, şu anda zıp zıp zıplıyorlar.